Gözden Kaçırmayın

Modern Yaşamın Sessiz Tehlikesi: Dikkat ErozyonuModern Yaşamın Sessiz Tehlikesi: Dikkat Erozyonu

Uzmanlar, 48 saatten uzun süren hıçkırık ataklarının, diyaframı kontrol eden frenik sinirin ciddi bir uyarısı olabileceğini belirtiyor. Daha da önemlisi, bu sinirin gün içinde gözden kaçan sessiz işaretler verebileceği ifade ediliyor.


Frenik Sinir ve İşlevi
Frenik sinir, boynun belirli omurilik seviyelerinden çıkarak diyaframa ulaşan ve solunumun temel mekanizmasını kontrol eden ana sinir çiftidir. Bu sinirin tahriş olması durumu ise "frenik sinir irritasyonu" olarak adlandırılır. Kronik hıçkırık, bu tahrişin en belirgin göstergelerinden biri kabul edilmektedir.


Sessiz İrritasyonun Belirtileri
Araştırmalara göre, frenik sinirin irritasyonu her zaman tam teşekküllü bir hıçkırık atağına dönüşmez. Gün içinde, sinirin sessizce uyarıldığını gösteren ve sıklıkla başka sebeplere yorulan ince belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler arasında diyafram bölgesinde hissedilen hafif seyirme veya spazmlar, yemek sonrası veya sırtüstü yatarken ortaya çıkan aralıklı nefes darlığı hissi, göğüs kafesinin alt bölgesinde veya üst karında rahatsızlık, normalden çabuk yorulma ve sık geirme ihtiyacı sayılabilir.


Tahrişin Nedenleri
Frenik sinir irritasyonunun altında çeşitli sağlık sorunları yatabilmektedir. Gastroözofageal reflü (GERD), mide fıtığı, hızlı ve ağır yemek yeme gibi sindirim sistemi kaynaklı sorunlar başlıca nedenler arasındadır. Akciğer enfeksiyonları, diyaframa komşu zarın irritasyonu, merkezi sinir sistemiyle ilgili durumlar, boyun bölgesindeki mekanik baskılar ve geçirilmiş cerrahiler de frenik siniri tahriş edebilir.


Ne Zaman Dikkate Alınmalı?
Özellikle 48 saati aşan hıçkırık durumlarında mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulması önerilmektedir. Bunun yanı sıra, yukarıda sıralanan "sessiz" belirtilerin sürekli hale gelmesi veya günlük yaşam kalitesini düşürmesi durumunda da altta yatan bir frenik sinir irritasyonu ihtimali değerlendirilmelidir.


Teşhis ve Tedavi Yöntemleri
Teşhis sürecinde, irritasyonun kaynağını bulmaya yönelik göğüs röntgeni, BT veya MR gibi görüntüleme yöntemleri, solunum testleri, sinir iletim hızını ölçen EMG, endoskopi ve kan testleri kullanılabilmektedir. Tedavi ise doğrudan altta yatan nedene yöneliktir. Yaşam tarzı değişiklikleri (yavaş yemek, gazlı içeceklerden kaçınmak), ilaç tedavisi (reflü veya nörolojik ilaçlar) ve fizik tedavi ilk basamak seçenekleridir. Çok dirençli vakalarda ise frenik sinir bloku veya cerrahi müdahaleler gündeme gelebilmektedir.